Seküler durgunluk - Nedir, tanımı ve kavramı

İçindekiler:

Anonim

Laik durgunluk, uzun süredir düşük ekonomik büyümenin olduğu ve tam istihdam dönemlerinin düzensiz ve birbirinden uzak olduğu bir durumdur.

Laik durgunluk, daha sonra, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) düşük genişleme oranları ve kalıcı bir işsizlik oranı ve düşük faiz oranları gibi diğer belirtilerle yeni bir normal haline gelen bir ekonomik depresyonu ifade eder.

Terimi ilk kullanan 1930'da Alvin Hansen'di. Bu, 20. yüzyılın en büyük ekonomik krizinin ortaya çıktığı ve sonraki yıllarda sonuçlarını bırakan Büyük Buhran bağlamında.

Daha sonra, laik durgunluk terimi, Büyük Durgunluktan sonra ekonominin yavaş toparlanmasına bir açıklama bulmaya çalışan Larry Summers tarafından 2013 yılında ele alındı.

Summers'a göre, dünyevi durgunluk düşük talepten kaynaklanacak ve bu da deflasyonu ana sonuçlarından biri olarak getirecek. Bu, şirketlerin daha düşük getiri elde ettiği anlamına gelir.

Laik durgunluğun nedenleri

2008'deki Büyük Durgunluğun neden olduğu laik durgunluğun nedenleri şunlar olabilir:

  • Çok tasarruf ve az yatırım: Özellikle gelişmiş ülkelerde, yatırım için ayrılan fonları azaltan daha büyük bir tasarruf eğilimi gözlenmektedir. Bu fenomen, sıfıra yakın bile düşük faiz oranlarına yansır. Dolayısıyla, ödünç verilebilecek fon arz fazlası olduğu ve böylece paranın fiyatının (faiz oranı) düştüğü şeklinde yorumlanabilir.
  • Düşük talep: Bir önceki nokta ile bağlantılıdır. Tasarruf artarsa, harcama ve yatırım için daha az kaynak kalır. Böylece ekonomik büyüme hızı azalır.
  • Nispeten daha az verimli yeni teknolojiler: 21. yüzyılın yeni teknolojileri, ekonominin verimliliğini, elektrik ve havacılık gibi 20. yüzyılın başlarındaki icatlar kadar artırmazdı.
  • Daha düşük nüfus artış hızı: Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde daha düşük doğum oranı gözlenmektedir. Sonuç olarak, bunun üretim faktörlerinden biri olan emekteki azalma nedeniyle daha düşük GSYİH büyümesi yaratması beklenir.

Laik durgunluğa karşı argümanlar

Gelişmiş ülkelerin 2008 krizinden sonra seküler durgunluk belirtileri gösterdiğine dair kanıtlar olsa da, statik olarak kabul edilmemesi gereken bir faktörün olduğunu hesaba katmak gerekir: teknoloji.

İnsanlık gelecekte yenilikler üretmeye devam edebildiği sürece, küresel ekonominin üretkenliğinin yeniden artma olasılığı her zaman olacaktır. Bu şekilde daha yüksek büyüme oranları elde edilebilir.