Kredi istemeyi düşündüğümüzde aklımıza genellikle bankaya gitme fikri gelir. Ancak banka finansmanına başvurma sorunu da yüksek faizler arasında yer alıyor. Daha da kötüsü, faizin fahiş olabileceği hızlı bir kredi istemek. Bu alternatiflerle karşı karşıya kaldığımızda, bireyler arasında krediler buluyoruz.
Bu nedenle, daha düşük faizlerle başa çıkmaya çalışmak, kredi arayışında aile ve arkadaşlara gitmek çözüm olabilir. Ancak, borç veren belirli bir getiri elde etmek isterse, borç alanla genellikle bankalarınkinden daha düşük olan belirli bir faiz oranı konusunda anlaşabilir.
Kredilerde, ister banka ile kişi arasında, ister iki kişi arasında olsun, güven anahtar olacaktır. Güvene rağmen, hem borç veren hem de borç alan daha büyük garantiler arıyorsa, en tavsiye edilen şey, bireyler arasında bir borç sözleşmesi yapmaktır.
Kredi sözleşmesi neleri içermelidir?
Peki, bireyler arasındaki bir kredi sözleşmesinde, geçerli olabilmesi için Vergi Dairesi'ne tescil ettirilmesi esas olacaktır. Hazine'ye kaydettirmek gerekli bir adım olsa da, noter masraflarından kurtulmanızı sağlayan bir kamu senedi olarak resmileştirmeye gerek yoktur.
Sözleşmenin toplaması gereken temel bilgiler, borç verenin ve borçlunun isimleri, tarih ve yer, ödünç verilen miktar, kredinin süresi ve varsa faiz oranı olacaktır.
Faizin ödenip ödenmemesine bağlı olarak bireyler arasında farklı kredi sözleşmesi modelleri olacağını belirtmek önemlidir.
Bir kredi sözleşmesine girme nedenleri
Aksine, kişiler arasındaki kredi, sözleşme imzalanmadan yapılırsa, sorunlar ortaya çıkabilir.
İlk etapta, Vergi Dairesi onu paranın yasal faiz oranına göre faiz beyan etmeye zorlayacağından, borç veren hazine ile sorun yaşayabilir. Sözleşme imzalanması durumunda Hazine, paranın yasal faiz oranına göre gelir vergisi beyannamesi verilmesini zorunlu kılmaz.
Öte yandan, bir sözleşmenin olmaması, Hazine'nin bireyler arasında bir bağış yapıldığını anlamasını sağlayabilir. Bağışların Veraset ve Bağış Vergisi ile vergilendirildiğini unutmayın. Bir sözleşmenin imzalanmaması veya Hazine'ye tescil ettirilmemesi, borç veren ve alan için gerçek bir baş ağrısına neden olabilir. Vergi İdaresi, her ikisinin de bireyler arasında bir bağış olmadığını göstermek için kanıt sunmasını isteyebilir.
Borç verenin veya borçlunun ölümü
Unutmayalım ki borç verenin ölümü borçlu için borçların sonu anlamına gelmez. O zaman borçlunun borçlu olduğu parayı almak zorunda kalacak olan mirasçılar olacaktır. Aksi takdirde borçlunun ölümü üzerine borçlar mirasçılarına intikal edecektir.
Bahsetmeye değer bir vaka var. Babanın borç veren ve oğlun borç alan olarak hareket ettiği bir durumdur. Baba öldüğünde, oğul hem borçlu hem de mirasçıdır. Bu dava borcu bitirir. Borçtan payını tahsil etmek isteyen başka mirasçılar yoksa.
Son olarak, herhangi bir borç talep ederken belgesel kanıtların varlığı esastır. Temerrüt meydana gelirse, borç veren veya mirasçıları (borcun tahsilinin üstlenilmesi halinde) borçlu olunan tutarları talep edebilir veya borcu devredebilir.