Güvencesiz istihdam, işe almada istikrarsızlık ve bazı işçi haklarının ihlali ile karakterize edilen, işçilerin maruz kaldığı bir durumdur.
İş güvencesizliği, karşılık gelen bir ücret olmaksızın veya işçinin fiziksel ve/veya psikolojik sağlığını etkileyen bir ortamda uzun çalışma saatleri ile ilgilidir. Bu güvence eksikliği, işte devam etme belirsizliğini arttırır ve işsiz kalma olasılığını artırır.
Farklı ülkelerdeki mevzuat, hem özel şirketlerin hem de kamu şirketlerinin çalışanları için insana yakışır çalışma koşullarının sürdürülmesini gerektirir. Ancak iş güvencesizliği, gezegenin çeşitli bölgelerindeki milyonlarca insanı etkiliyor.
İş güvencesizliği türleri
Ardından, temel iş güvencesizliği türlerini açıklıyoruz:
1. Fazla çalışma saatleri ücretsiz
Çalışılan saatler iş sözleşmenizde belirtilenleri aşarsa, bu saatler fazla mesai olarak ödenmelidir. Gece veya Pazar günleri çalışıyorsanız, ülkede yürürlükte olan mevzuata bağlı olarak bir gece veya Pazar ek ücreti ödenmelidir.
Örneğin, bir kişi resmi olarak günde 6 saat işe alınırsa, ancak gerçekte sözleşmesinin belirlediğinden daha fazla saat çalışırsa ve bunun için kendisine ödeme yapılmadıysa, iş güvencesizliğinden muzdariptir.
2. Ücret eşitsizliği
Maaş eşitsizliği, aynı işi yaparken iki kişinin (veya nüfus kesimlerinin) aldığı maaştaki farklılıkları ifade eder. Bu durumdan en çok zarar görenler kadınlar, gençler, göçmenler ve engellilerdir.
Ortalama olarak, dünyanın birçok ülkesinde kadınlar aynı pozisyonda olmalarına ve aynı işleri yapmalarına rağmen erkeklerden daha az kazanıyor. Bu ücret farklılaştırmasını uygulayan şirketler aslında kadınlara karşı ayrımcılık yapıyor ve iş güvencesizliğini teşvik ediyor.
3. Sağlığı etkileyen çalışma ortamları
Çalışma koşullarının fiziksel sağlığı etkilemesi de iş güvencesizliği olarak kabul edilir. Tehlikeli bir faaliyet gerçekleştirilirken veya yüksek kaza riski olan bir alanda fiziksel koruma (kask, eldiven, gözlük) eksik olduğunda sağlık doğrudan etkilenir. Bu durumlar, inşaat, ağır veya keskin makinelerin / aletlerin taşınması ve kimyasal maddelerin taşınmasına adanmış işçiler tarafından yaşanmaktadır.
Fiziksel sağlık, işyerinde az aydınlatma veya havalandırma olduğunda ve ayrıca çok az vücut hareketi olduğunda dolaylı olarak etkilenir. Bu durumlar genellikle, çalışanın saatlerce oturduğu, fiziksel olarak hareketsiz kaldığı ve dinlenmek için minimum zamanının olmadığı ofislerde ortaya çıkar.
4. Kısa süreli iş sözleşmeleri
Sözleşmelerin kısa süreli olması (bir yıl, altı ay veya daha az) şirketlerde çok yaygın bir uygulamadır. İş güvencesizliği ile ilişkilidir, çünkü işçilerde güvensizlik yaratabilir, çünkü onlar yürüttükleri görevleri veya projeleri geliştirmeye devam etme fırsatına sahip olup olmayacaklarını veya başka bir iş aramak zorunda kalacaklarını bilmiyorlar.
Ancak, geçici bir sözleşme mutlaka iş güvencesizliği anlamına gelmez. Örneğin, yılın bir bölümünde üzüm toplamakta, diğer bir bölümünde başka bir işte çalışan gündelikçi olarak çalışan bir kişi, geçici sözleşmeli olmasına rağmen her iki işte de iyi koşullara sahip olabilir.
5. Sosyal Güvenlik Kurumuna Kayıt Olmama ve Sendikalaşma İmkansızlığı
Bazı işçiler, kendi ülkelerinde mevcut olan ve sağlık (tıbbi randevular), emekli maaşları ve engellilik, annelik veya babalık iznine erişebilecekleri Sosyal Güvenlik programlarına kayıtlı değildir.
Ayrıca işçilerin sendikaya üye olma, toplu sözleşme görüşmesi yapma ve (belirli koşullar altında) greve gitme gibi çalışma haklarını özgürce kullanamaması iş güvencesizliğinin var olduğunu gösterir.
İş güvencesizliğinin çalışanlar üzerindeki etkileri
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin 23. Maddesi, çalışma, işini özgürce seçme ve işçinin ve ailesinin insanlık onuruna uygun bir şekilde yaşamasını güvence altına alan adil ve tatmin edici bir ücret alma hakkını tesis eder.
Ancak, iş güvencesizliği işgücü piyasasında yaygınlaşırsa, ücretlerin artmasını, işçilerin sosyal güvenceye kaydolmamasını, sözleşmelerin daha geçici olarak yapılmasını engelleyen güçlü bir güç olduğunu anlayabiliriz. işyerlerinin uygunluğu doğrulanmamakta ve sendikalaşma gelişmemektedir.
İyi bir ücretin yalnızca temel ihtiyaçların (yiyecek, giyecek ve barınma) karşılanmasının ötesine geçtiğini kabul eden toplumlar, iş güvencesizliğinin azaltılmasını ve hatta ortadan kaldırılmasını savunur. Tüm işçiler istihdamda uygun koşullara sahip olsaydı, daha yüksek üretkenlik ve nüfusun refahında ve yaşam kalitesinde genel bir artış olurdu.