Aile çiftçiliği, genellikle kırsal alanlarda aileler tarafından geliştirilen bir tarımsal sömürü biçimidir. Bu aktivite onların ana gelir kaynağıdır ve yaşam tarzlarını şekillendirir.
Aile çiftçiliği tarafından geliştirilen işletme türü, genellikle çok karmaşık makine ve yetiştirme teknikleri gerektirmeyen küçük ve orta ölçekli tarım alanlarını kapsar.
Her ne kadar teknoloji ve büyük tarımsal altyapılar son yıllarda tarım alanını ele geçirmiş olsa da, bu tür modalitenin hala mevcut olduğu çok sayıda coğrafi nokta vardır.
Bazen sosyal ve insani ilgi nedeniyle de aile çiftçiliği geliştirilmektedir.
Bununla birlikte, istihdamları diğer motivasyonlara da cevap verme eğilimindedir. Bunların arasında, içerdiği sürdürülebilirlik veya mahsulün bulunabileceği uzak ve erişilmesi zor bir yer.
Aile çiftçiliğinin temel özellikleri
Diğer mevcut tarım yöntemleriyle karşılaştırıldığında, aile çiftçiliğinin bir dizi ayırt edici özelliği vardır. Aşağıda listelenenler gibi özellikler:
- Dünya çapında daha az sanayileşmiş bölgelerde var olan bitki çeşitliliği tarafından motive edilen geniş bir ürün yelpazesini kapsar.
- Çevre dostu yöntemlerin yoğun kullanımını önerir. Diğer bir deyişle, aile çiftçiliği sürdürülebilir yaklaşımlarla özdeşleşmiştir.
- Doğal kaynakların sorumlu kullanımı ve kırsal alanların korunması açısından verimliliği gözetmektedir.
- Daha az sanayileşmiş bölgelerde veya ticaret gibi diğer ekonomik faaliyetlerin çok az olduğu yerlerde anında iş fırsatı sunar.
- İşgücü, her iki cinsiyetten insanları içerir ve tarımsal çevreyi kadınların çeşitliliği ve entegrasyonunun bir örneği haline getirir.
- Yönetimi, limited şirketler, aile çekirdekleri ve hatta kendi hesabına çalışan tarım işçileri şeklinde resmileştirilmiştir.
Aile çiftçiliği ve kurumsal destek
Aile çiftçiliği, farklı kurumlar tarafından çeşitli sosyoekonomik projelerin bir parçasıdır.
Bunun bir örneği, OTP'nin Avrupa Birliği'nde tarımsal fonların dağıtımındaki rolü ve Latin Amerika politikalarının bu tür kırsal tarımsal işletmeler üzerindeki korumacılığıdır.
Bu anlamda, kişi başına düşen gelir düzeyi düşük olan bölgelerin arzı ve ekonomik yoksulluk oranlarındaki düşüş, genellikle aile çiftçiliği projelerinin teşvik edilmesinden geçmektedir.
Başka bir deyişle, tarım toplumu olarak nitelendirilen ekonomik modeller oluşturan ülkeler, bu kavramı yoksullukla mücadele ve önemli sayıda vatandaşın işgücü piyasasına erişimini kolaylaştıran bir araç olarak tanıtmaktadır.