Dikey eşitlik - Nedir, tanımı ve kavramı

İçindekiler:

Anonim

Dikey eşitlik, farklı ekonomik durumdaki insanlara farklı muamele edilmesi gereken bir ilkedir. Bu esas olarak vergi alanı için geçerlidir.

Diğer bir deyişle, dikey hakkaniyet kavramı altında, vergilendirme kapasitesi yüksek olan bireylerin daha yüksek vergi yüküne maruz kalması gerekmektedir.

Katkıda bulunma kapasitesi, bireyin geliri ve varlıkları ile ölçülebilir. Ancak, diğerlerinin yanı sıra konum, temel hizmetlere erişim gibi başka olası farklılaşma değişkenleri de vardır.

Ayrımcılık yapmamaya dayalı yatay eşitlik ilkesinin aksine, dikey adaletin orantılılık ilkesine dayandığı sonucuna varabiliriz. Bu nedenle, daha fazla gelir elde edenler daha fazla vergi ödemelidir.

Diğer bir deyişle, vergi sisteminin toplumda bir servet yeniden dağıtım etkisine sahip olması aranmaktadır. Böylece daha fazla hakkaniyet aranır.

Dikey eşitlik örneği

Bir vergi sistemi, örneğin bireyleri belirli özelliklere göre gruplandırmaya çalıştığında dikey eşitlik uygular.

Böylece kişisel gelir vergisi için farklı bölümlerde vergilendirilebilir. Örneğin, 5.000 Euro'dan az kazananlar %15, bu maaşın üzerinde alanlar %30 ödemek zorundadır.

Her halükarda, genel olarak artan oranlı vergilerde dikey eşitlik görülmektedir. Bunlar, mükellefin ekonomik kapasitesi arttıkça vergi yükünü artıranlardır.

Aksine, gerileyen vergiler dikey hakkaniyete uymamaktadır. Bu, örneğin katma değer vergisi (KDV) ile olur. Bu durumda, daha düşük gelirli bireylerin maaşlarının daha büyük bir kısmını tüketime harcadığını dikkate almalıyız. Bu nedenle ödedikleri KDV, gelirlerinin daha yüksek bir yüzdesini temsil edecektir. Bu, satın alma gücü daha yüksek olan insanlarla karşılaştırıldığında.

Diyelim ki bir yanda ayda 2.000 Euro kazanan ve 1.800 Euro tüketen A denekimiz var. Yani, KDV %18 ise, o vergi için ödediğiniz miktar 324 Euro'dur.

Öte yandan, B konusu 5.000 Euro kazanıyor ve 2.500 Euro tüketiyor, dolayısıyla ödenecek KDV 450 Euro oluyor. Bu rakam, A'ya kıyasla mutlak olarak daha yüksektir.

Ancak A'nın ödediği KDV gelirinin %16,2'sini, B'nin ise %9'unu temsil ediyordu. Bu nedenle, haraç, A'yı B'den daha fazla etkiler ve dikey eşitlik olacak olana tamamen aykırı bir şey gösterir.