Paris Anlaşması - Nedir, tanımı ve konsepti

İçindekiler:

Anonim

2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması, iklim değişikliğiyle mücadelede büyük bir anlaşma. Kyoto protokolünün sonunda 2020 yılında yürürlüğe girecek.

İklim Değişikliği ile mücadele için 21. Konferansta çerçevelenen konferans, toplam 195 ülkeyi kapsıyordu. Dünya çapında sera gazı emisyonlarının %55'inden fazlasını oluşturan 55'ten fazla ülkenin desteği sayesinde yürürlüğe girmiştir.

Amacı, ekosistemlere uyum sağlamaya çalışırken emisyonları azaltmak ve kirliliğin çevre üzerindeki etkilerini azaltmaktır.

Ekonomik ve çevresel geçiş

Hiç şüphesiz bu anlaşma, düşük karbon emisyonlarına dayalı bir ekonomi aracılığıyla sürdürülebilir kalkınmayı sağlamayı amaçladığı için tam bir ekonomik ve endüstriyel devrimi temsil etmektedir. Fosil yakıtları terk etmek anlamına geleceğinden, uygulanması tam bir devrim olacaktır. Dolayısıyla, bu tür hammaddelere en çok bağımlı olan ekonomiler bu anlaşmaları boykot etmeye çalıştı.

Büyük amaç, dünya sıcaklığının sanayi öncesi aşamaya kıyasla 2 santigrat dereceden fazla artmamasını sağlamaktır. Bu nedenle, bu anlaşmaları onaylayan ülkeler, sıcaklıklardaki bu artışın sanayi öncesi aşamaya göre 1,5 santigrat dereceden daha az olmasını sağlamaya çalışmalıdır.

Her ülke kendi ulusal programlarını geliştirerek, sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ilişkin bir dizi taahhütte bulundu. Bu yükümlülüklere uyumun her beş yılda bir izleneceği belirtilmelidir.

Karbon emisyon haklarının satın alınması ve satılması

Bu anlaşma kapsamında emisyon satışı adı verilen bir araç dikkat çekiyor. Bütün bunlar, belirli miktarda kirletici gaz yayma hakkı veren bir dizi tahvil çıkaran uluslararası bir otoriteden oluşur. Bu sayede yasal olarak izin verilen seviyelerin üzerinde kirletmek isteyen şirketler, emisyon haklarını satın almak için en çok kirletici şirketlerle iletişime geçecekler. Bu aracın ruhu, çevreyi en az kirleten şirketlerin aynı zamanda ekonomik açıdan en verimli şirketler olmasıdır.

Finansman ve tazminat

Şimdi iklim değişikliği ve küresel ısınmanın verdiği zararla mücadele nasıl finanse ediliyor? Cevap, yıllık 100 milyar dolarlık bir fon yaratılmasında yatmaktadır. Bu büyük fon, en zengin ülkeler tarafından sağlanacak ve en az gelişmiş ülkelerin küresel ısınmaya karşı savaşta ihtiyaç duydukları her şeye sahip olmaları için gerekli kaynakları sağlayacaktır.

Öte yandan, miktarları da belirtilmemiş olsa da, telafisi mümkün olmayan çevresel kayıplar için bir tazmin mekanizması olacaktır.

ABD'nin geri çekilmesi

Ancak 2016 yılında Donald Trump'ın Beyaz Saray'a gelmesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri çevre politikasında köklü bir değişiklik yaptı. Ekonomik genişlemeyi ve fosil yakıtların kullanımını savunan Başkan Trump, ABD'yi Paris Anlaşması'ndan çekti. Amerika Birleşik Devletleri'nin ayrılmasıyla iklim değişikliğine karşı mücadelede temel bir parça olan bir ülke kaybediliyor. Ancak Amerikalıların ayrılmasına rağmen, diğer ülkeler Paris Anlaşması çerçevesinde devam etme kararlarında kararlı kaldılar.

Paris Anlaşmasının Eleştirileri

Paris Anlaşması'na yönelik eleştiriler, alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu düşünenlerden geliyor. Bu nedenle sunulan emisyon kesintilerinin yetersiz olduğunu düşünenler var. Bir de yenilenebilir enerjilerin fosil yakıtların yerini aldığı gerçek bir enerji geçişini savunanlar var.

Anlaşmaların en tartışmalı noktalarından bir diğeri de iklim değişikliğinden en çok etkilenenler olan en az gelişmiş ülkeler için koruma eksikliğidir. Bu anlamda sorun, en yoksul ülkeleri korumaya yönelik önlemlerin eksikliğinde yatmaktadır.